Prostat Kanserinde 7 Büyük Yanılgı: Bilim Ne Diyor?

Prostat kanseri hakkındaki bilgiler son 15 yılda büyük ölçüde değişti. Ancak toplumda — hatta bazı birinci basamak hekimlerinde bile — bu güncel bilgilerin henüz tam olarak yerleşmediğini görüyoruz.
Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezi’nden Dr. Andrew Vickers, 2024 Amerikan Kanser Araştırmaları Derneği (AACR) toplantısında yaptığı sunumda, PSA testi hakkında toplumda hâlâ yaygın olan yanlış inanışları ele aldı.


İşte o 7 mit ve bilimsel gerçekler:

Mit 1: PSA testi, PSA seviyenizin yüksek mi normal mi olduğunu doğrudan gösterir.

Gerçek: PSA testi, pozitif-negatif gibi siyah-beyaz bir sonuç vermez.
Kandaki “prostat spesifik antijen” (PSA) düzeyini nanogram/mililitre (ng/ml) cinsinden ölçer. Geçmişte 0–3 ng/ml “normal” kabul edilse de, artık bu aralıkta bile riskin kademeli olarak arttığını biliyoruz.

  • 3 ng/ml ve üzeri bir değer varsa, ilk yapılması gereken tekrar testtir.
  • Yüksek PSA seviyesi her zaman kanser anlamına gelmez. Prostat büyümesi (BPH), iltihap ya da enfeksiyon gibi iyi huylu durumlar da PSA’yı yükseltebilir.

Bugün altın standart yaklaşım:

  1. Önce PSA tekrar edilir.
  2. Şüphe varsa MR görüntüleme yapılır.
  3. Gerekirse, 4Kscore testi gibi ileri kan testleriyle agresif kanser riski değerlendirilir.
    Biyopsi artık ilk adım değildir.

Mit 2: PSA, prostat kanserini tespit etmekte yetersizdir.

Gerçek: PSA testi, agresif yani hayatı tehdit eden prostat kanserlerini tahmin etmede yüksek hassasiyete sahiptir.

Dr. Vickers şöyle diyor:
“Çoğu erkek yeterince uzun yaşarsa bir noktada prostat kanseri geliştirir. Ama bizim ilgilendiğimiz, yaşamı tehdit eden kanserlerdir. PSA, bu tür kanserleri saptamada oldukça iyidir.”

  • Düşük PSA düzeyi, agresif kanser riskinin düşük olduğunu gösterir.
  • Ancak yüksek PSA, her zaman kanser anlamına gelmez. Bu nedenle ek testlerle değerlendirme şarttır.

Mit 3: PSA testinin faydaları tartışmalıdır.

Gerçek: PSA testi ile tarama yapılan büyük ölçekli çalışmalarda prostat kanserine bağlı ölüm riskinin azaldığı net şekilde gösterilmiştir.

En bilinen örnek:

  • ERSPC çalışması (Avrupa Randomize Prostat Kanseri Tarama Çalışması)
  • İsveç’te MSK iş birliğiyle yapılan çalışmalarda PSA taraması, ölüm oranlarında belirgin azalma sağlamıştır.

Bugünkü tartışma artık “faydalı mı değil mi?” değil,
“faydaları, olası zararları aşıyor mu?” sorusuna odaklanmaktadır. Ve bu soruya verilen cevap giderek daha net:
Doğru şekilde yapıldığında, evet.

Mit 4: PSA taraması, aşırı tanı ve aşırı tedaviye yol açar.

Gerçek: Geçmişte bu sorun yaşandı. Ama artık tıp daha bilinçli.

  • Agresif olmayan, yavaş ilerleyen kanserlerde aktif izlem (active surveillance) gibi yaklaşımlar uygulanıyor.
  • Bu sayede gereksiz ameliyatlar, ışın tedavileri ve yan etkiler azaltılabiliyor.

MSK’nın aktif izlem programı gibi uygulamalar, “kanser tanısı almak = hemen tedavi” algısını kırıyor.

Mit 5: PSA taraması, her 1.000 erkekte sadece 1 hayat kurtarır.

Gerçek: Bu oran ciddi şekilde küçümsenmiştir.

  • Sıkça alıntılanan bu sayı, bir çalışmanın yanlış yorumlanmasına dayanıyor.
  • New England Journal of Medicine’da yayımlanan çalışmalarda, 1.000 erkekten 10’unun hayatı kurtulabilir gibi çok daha yüksek oranlar rapor edilmiştir.

Ayrıca, kanser tedavisindeki gelişmeler de ölüm oranlarının azalmasına katkı sunmaktadır.

Mit 6: PSA testi, sadece isteyen erkeklere yapılmalı.

Gerçek: “İsteyene yapalım” yaklaşımı eşitsizlikleri artırır.
Zira bu durumda:

  • Testi isteyenler genelde sağlık okuryazarlığı daha yüksek, ekonomik düzeyi daha iyi olan bireylerdir.
  • Risk grubundaki pek çok erkek teste ulaşamadan kanserin ileri evresine yakalanabilir.

Doğru politika:
“Paylaşımlı karar verme” (shared decision-making) temelinde, belirli yaş aralığı ve risk faktörlerine göre sistematik tarama yapılmasıdır.

Mit 7: PSA taraması yaygınlaşırsa, test sayısı ve gereksiz tanılar artar.

Gerçek: Aksine, sistemli bir yaklaşım test sayısını azaltır.
Eğer sadece:

  • 45–70 yaş aralığındaki erkeklere,
  • Aile öyküsü ya da etnik risk gibi faktörlere göre test yapılırsa,
    çoğu erkek yaşamı boyunca sadece 2-3 kez PSA testi yaptırır.

SON SÖZ: PSA testi düşman değil. Bilinçli kullanıldığında güçlü bir dost.

PSA testi, artık eski usul “bulduk mu, hemen biyopsi” yaklaşımıyla kullanılmıyor.
Bugün:

  • Akıllı tekrar testleri
  • Görüntüleme yöntemleri
  • Genetik risk analizleri
  • Aktif izlem protokolleri
    ile birlikte çok daha etkili ve adil bir yol izleniyor.

Kaynak: https://www.mskcc.org/news/in-the-news

Bu Yazıyı Paylaşabilirsiniz...

X
LinkedIn
Facebook